23 Mayıs 2011 Pazartesi

Paranın Cinleri-Dört Kişilik Bahçe



     Günlerdir ‘tamam’ diyorum. ‘Bu sefer kesin yazacağım.’ Kalemi kağıdı elime alıyorum. Tekrar bir göz atıyorum. Sayfaların kenarlarına notlar almış mıyım, almışsam neler, onlara şöyle bir bakıyorum. Sonra bir yerden başlayayım deyip tam kalemi oynatıyorum ki… Yok. Sıfır istek olunca yazamıyorum tabi. Bende ikisini birden ‘aradan çıkarmaya’ karar verdim. Peki neden böyle?
     Biyografi okumayı severim. Hele bir de gerçekten çok beğendiğim ve takdir ettiğim kişilerin ise biyografiler, tadından yenmez doğrusu. Ama Sn. Murathan Mungan bu kategorime girmiyor ne yazık ki.
      Kitapları geçtiğimiz sene bir sahafın önerisiyle almıştım. Dört Kişilik Bahçe’yi okumak istedim önce. Çok kötü değildi. Kısa bir oyundu zaten. Ama garip geldi bana bir şey. Oyunun radyo oyunu, senaryosu ve uzun hikâye şekli ayrı ayrı varken zaten, bir de hepsi toplanıp basılmıştı. Sonra araştırdım biraz. Murathan Mungan neredeyse tüm eserleri için aynı uygulamayı yapıyordu. Açıkçası bu beni biraz düşündürmüştü. Acaba yazarlar sadece para kazanmak için mi yazarlar? Sanırım bu soru beni bir tık daha uzaklaştırdı yazardan. Uzaklaşmamın diğer ve en büyük etkeni dilini/üslubunu beğenmeyişimdi.
      Ben sanatın hem sanat hem de toplum için olması gerektiğini düşünenlerdenim. Dolayısıyla bir eserde; üslupta derinlik (sadelik veya ağdalı dilden bahsetmiyorum. Sanatı icra etmiş olmak için yazıda, dilin ağdalı değil derin olması gerekir. Çünkü Cengiz Aytmatov’un da dili çok sadedir mesela. Ama bu onun derinliği yakalayamadığını göstermez. Kaldı ki –ruhu şad olsun- çok başarılı bir sanatçıydı.) , anlatımda akıcılık, çekicilik, duygu ve yeri geldiği zaman eğitici işlevler ararım. Kısacası eser; sanattan kopuk olmamalı ve insanlarla iç içe olmalı, fildişinden kulenin üstünde oturmamalıdır.
       Aradıklarımı bulamadım her iki kitapta da. Kelimeler vardı… Noktalar, virgüller, ünlemler vardı… Ama hisleri yoktu. Ünlem sitem içindi, kelimeyle kızamamıştı karakter.
       Dolayısıyla pek de öneremeyeceğim. Ama siz isterseniz yinede okuyun bir yerlerden bulup. Nemelazım, belki beğenirsiniz…

      Elimdeki Paranın Cinleri Metis Edebiyat Yayıncılık’ tan çıkmış olup ikinci eldir. Sahaf fiyatı bugün 8 TL’dir.
      Yayın Yönetmeni: Müge Gürsoy Sökmen
      Kapak Tasarımı ve Grafik: Semih Sökmen
      Dizgi ve Baskı Öncesi Hazırlık: Sedat Ateş
      Film: Doruk Grafik
    Kapak ve İç Baskı: Yaylacık Matbaacılık
   

     Elimdeki Dört Kişilik Bahçe Metis Edebiyat Yayıncılık’ tan çıkmış olup ikinci eldir.
  Sahaf fiyatı bugün 6 TL’dir.
      Yayın Yönetmeni: Müge Gürsoy Sökmen
      Kapak Tasarımı: Mehmet Ulusel
      Kapak Resmi: Huban Korman
      Dizgi ve Baskı Öncesi Hazırlık: Sedat Ateş
      Film: Doruk Grafik
      Kapak ve İç Baskı: Yaylacık Matbaacılık

      Keyifli okumalar..
      Unutmayın; hayat sayfalarda…
      
   

20 Mayıs 2011 Cuma

Utopia

    Bir hayal, ancak bu kadar somut anlatılabilirdi...
   
   
Etrafımızda yaşanan olaylara karşı hep bir duruşumuz vardır. Kavgalara, sevinçlere, üzüntülere,savaşa ve barışa…
      Bazen içinde bulunduğumuz bu ülke, isteklerimizi, insani duygularımızı (barış,birliktelik vs.) tatmin etmez. Ve hayaller kurarız…
      Babam mesela; ‘ben bu ülkenin başbakanı olsaydım bu halde olmazdık’ der sık sık ve başbakan olsaydı neler olurdu, hepsini tek tek sıralar seçim vaadi gibi. Yok aman, seçimler de yaklaşıyor, yanlış anlaşılmasın.. Babam aday falan değildir. O bizim evimizin asla başa geçemeyecek iktidar partisinin genel başkanı gibidir.
       Bazen de kahvelerde geçer bu tür konuşmalar emekli amcalarımızın arasında. Pişpirik, okey vs. oynarken.
      Ütopya da budur işte. Umutlar, korkular ve uçuk hayaller dünyasıdır.
      Hümanist yazar Thomas More’nin Utopia’sı ise bir dönemin yaşayışına ışık tutarken, hayal gücümüzün sınırlarını zorlar ve şaşırtır bizi.
      Utopia’da daha önce hiç duymadığınız, görmediğiniz kadar ‘ortaktır hayatlar’. Yedikleri içtikleri ayrı gitmez Utopia Halkı’nın .
     Dinleri (‘-ler’ eki burada Utopia’da , birden çok din olduğunu vurgulamak için kullanılmıştır) hoşgörü ve esas olana ulaşmaları noktasında birleşir. Dolayısıyla her bireyin, bir diğer bireyin görüşlerine, düşüncelerine ve inanışlarına derin bir saygısı vardır.
     Silahlandırma ve savaş dersleri sadece savunma amaçlıdır.
     Özel mülkiyet yoktur.
     Paraya önem verilmez.
     Yani bizim bugün ‘değer’ verdiğimiz tüm kavramlarla Utopia halkı tarafından dalga geçilmekte, alaya alınmaktadır.
     Bizim şimdi unuttuğumuz diğer tüm insani değerler ise onların ‘kutsalları’ dır. Unuttuğumuz bu barış, hoşgörü, sevgi, saygı kavramları onların toplum düzeninin temelini oluşturmakta.
 
       Elimdeki kitap İş Bankası Kültür Yayıncılık’dan çıkmış olup;
   baskısı nadir bulunabilen kitaplardandır.
www.nadirkitap.com ‘da veya   sahaflarda bulunabilir eski baskıları. Bunun dışında incelemesiz Utopia'lar her yerde bulunabilir.
       Sahaf fiyatı; 10 TL’dir.
       Yayına Hazırlayan: Mürşit Balabanlılar
       Kapak Tasarımı:  Mehmet Ulusel
       Sayfa Düzeni: Tipograf
       İnceleme: Mina Urgan
       Çevirenler: Vedat Günyol
                            Sabahattin Eyuboğlu
                            Mina Urgan
     Keyifli okumalar..
     Unutmayın; hayat sayfalarda…

                               

5 Mayıs 2011 Perşembe

Gülünün Solduğu Akşam

En uzun kosuysa elbet Türkiye’de Devrim
O, onun en güzel yüz metresini kotsu
En sekmez lüverin namlusundan fırlayarak…
En hızlısıydı hepimizin,
En önce gögüsledi ipi…
Acıyorsam sana anam avradım olsun,
Ama ask olsun sana cocuk ASK olsun!
                                Can Yücel
    
   Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu adlı devrimci örgütün önderleri olan Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan ile beraber yoldaşlarının da anlatıldığı bu kitap Darağacında Üç Fidan’a oranla daha kapsamlıdır.
  Deniz Gezmiş’in isteği üzerine, tek tek cezaevindeki arkadaşları ve Deniz ile konuşarak notlar alan Erdal Öz’ün amacı, gerekli birikimi sağlayıp romanı yazmaktı.
   Ne yazık ki yarım kaldı… Beklemediği bir anda Öz, cezaevinden ayrıldı. Yine de Öz birkaç kişiyle konuşma fırsatı bulabilmişti. Kimiyle gizliden gizliye, kimiyle açık buluşmalarla, ama aralıksız sorularla bir takım veriler elde edebişmişti. Yazık ki bir roman için, yaşananları tüm ayrıntılarıyla anlatan bir roman için yetersizdi…
   Konuşabildiği mahkûmlar arasında Mehmet Asal da vardı İrfan Uçar da.. Mete Ertekin de vardı Mustafa Yalçıner de.. Ve pek tabi ki Deniz Gezmiş ve Yusuf Aslan da…
   İlk ağızdan notlarla yazılmış olan kitap bu yönüyle ayrılmakta diğer aynı kuşak kitaplarından.
   Başarılı bir yazar olan Erdal Öz bu kitapta da tüm yeteneğini ortaya sererek sürükleyici bir siyasi roman çıkarmış ortaya.

   Elimdeki kitap Can yayınlarından çıkmış olup;
Liste Fiyatı 18 TL dir.
Yayına Hazırlayan: Faruk Duman
Kapak Tasarımı: Erkal Yavi
Kapak Düzeni: Semih Özcan
Dizgi: Serap Bertay
Düzelti: Fulya Tükel

 
Keyifli okumalar..
  Unutmayın; hayat sayfalarda…

Dar Ağacında Üç Fidan

Ugrunda ölüme giden sey kendini karanlıkta bir ısık gıbı hıssettırır…   Nihat  Behram                 60’ların sonu 70’lerin başında umut bayrağını en önde tutan ‘’üç fidan’’ ın hak etmedikleri sonlarıyla beraber, mücadelelerinin ele alındığı bu belgesel anlatı, yakın tarihimizin kesitine, bir noktadan ışık tutar.
   Amerkika’nın sömürülerine ses çıkarmayan insanlara, Nato’ya ya da kendi deyimleriyle ‘’vatanı satmaya çalışanlara’’ karşı giriştikleri mücadelede en önde, korkusuzca yürüyen bu üç insan, bu üç genç, yaşamlarının en güzel yılarını, inandıkları ideal düzen yolunda, gözlerini kırpmadan verebilecek kadar cesurdular…
   Belki de bu noktadan bakmak gerek bazen. Her şey bir yana, bugün kaçımız inandığımız gelecek için, hayallerimiz için mücadele ediyoruz?
Hatta bu soruya kaçımız cevap verebilir?
   İşte Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan tüm korkuları yıkıp, ters giden bir şeylere dur demeye çalıştılar.
   Ne var ki tarih hep haklı çıkardı.
‘Haklıysan ve bunun için bir şeyler yapmak istiyorsan; suçlusun demektir.’
   Ve öyle de oldu. Ama yine de son dakikada, darağacındayken bile mücadelelerinden vazgeçmediler.
    6 Mayıs 1972…
    Şafak vakti, üç genç artık yoktu…
    Lâkin yaktıkları ışık sönmeyecekti…
    Mücadelelerine ‘İkinci Kurtuluş Savaşı’ diyen bu üç genç hakkında pek çok bilgi daha bulacaksınız bu kitapta. Aslında 146. Maddenin ihlâli suçundan yargılanmayı hak etmediklerini göreceksiniz.
    Ele alınan dönemle ve olanlarla ilgileniyorsanız mutlaka alıp okumalı ve sindirmelisiniz bu kitabı.
   
   
Elimdeki kitap Everest yayınlarından çıkmış olup;
 Liste fiyatı: 11 TL dir.
 
 
    Keyifli okumalar..
    Unutmayın; hayat sayfalarda…
   

EMEĞE SAYGI

Aksi ispat edilmediği sürece, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu 81. Maddesi gereği eserin tamamının telif hakları yazara aittir. Herhangi bir şekilde ''alıntı olduğu ve hangi yazara ait olduğu'' belirtilmeden ve yazıların linki verilmeden kullanmak hırsızlıkla eşdeğer suçtur. İlgili kanun gereği eser sahibi şikayetçi olduğu taktirde cezai müeyyidesi 3 yıldan 6 yıla kadar paraya çevrilemez hapis, 150.000/300.000 Tl ağır para cezasıdır..