28 Haziran 2011 Salı

HAVA KURŞUN GİBİ AĞIR Nazım Hikmet'in Romanı



…Mücadelesinden hiç vazgeçmedi.Kahramanlarımız vardır hayallerimizde yaşattığımız. Onlar yemek yemezler, içki içmezler, bir aileleri yoktur çoğu zaman, özel zevkleri, bireysel titizlikleri… Ama en çok da aşık olmaz bizim kahramanlarımız, eğer ki Casanova değillerse…
Onlara yüklediğimiz bu özellikler, hayallerimizdeki bu insanları daha iyi tanımamıza fırsat vermez. Önyargılarımız onlara at gözlükleriyle bakmamıza neden olur. Ve bir gün onların da aşık olabildiğini, içki içebildiklerini yanlış kaynaktan, yanlış kelimelerle öğrendiğimizde…
Bu yazımda bahsedeceğim kitap; Nazım’ı, dostluklarını, mücadelesini, duygularını ve aşklarını tanımanın en iyi yollarından biri. Daha doğru bir tabirle ‘’Nazım Hikmet’i insan olarak tanımanın’’ en iyi yolu.
Hıfzı Topuz’un kaleme aldığı ‘HAVA KURŞUN GİBİ AĞIR Nazım Hikmet’in Romanı’nın ilk basımı Mayıs 2011’de yapıldı.
Zaman zaman onunla ilgili hiç bilmediğiniz özellikleri de öğreneceğiniz bu roman, şimdiden, ‘Nazım Severler’ in kitapları arasında yerini almış durumda.
Kitap Nazım’ın İstanbul’dan ilk kaçış macerasıyla başlar. O zamanlarda Nazım henüz 18-20 yaşlarındadır. Galata Köprüsü’nün yakınlarında, uzun ve meşakkatli olan devrim yolculuğuna ilk adımı beraber atacağı arkadaşı Vâlâ’ yı beklemektedir.
Vâlâ’ da tıpkı Nazım gibi bir şiir tutkunudur.
O zamanlar vatan emperyalistlerin sömürüsü ile can çekişiyordur. Nazım, Vâlâ ve iki arkadaşları Kuvayi Milliye’ ye katılmak amacıyla Anadolu’ya kaçacaklardır.
Vâlâ henüz Anadolu’ya varmadan, kendinden çok emindir ve gemide şu dizeleri yazar;
İstanbul, ben artık istemem seni
Benim öz vatanım Anadolu’dur.
Bunu duyan Nazım ‘’ dur hele’’ der. ‘’daha Anadolu’yu görmedin bile.’’
Nedendir bilinmez görmeden, duymadan, iyice öğrenmeden bir şeyleri benimseyenler, o yolda ilk fire verenler olmuştur hep. Vâlâ ‘da tam anlamıyla olmasa da öyle olmuştu.
Nazım yolunda kararlı, kendinden emin ve inatçı duruşuyla pek çok şiir yazdı.
O yıllarda başından iki evlilik ve pek çok aşk geçti. Lâkin gönül oyunlarına ve duygularına yenik düşüp mücadelesinden hiç vazgeçmedi.
Piraye’ yle evlendiği sıralarda, İstanbul’da tüm hızıyla çalışmalarına devam ediyordu.
Bu çalışmaların içinde bulunduğu sosyal ve siyasal koşullarını, Nazım’a duyulan öfkeyi ve ona karşı kurulan ‘tezgâhları’ da ele alan bu bölümde Nazım’ın bir insani yanını daha görürsünüz: Tedirginlik ve emniyet. Bu söylediğimi doğrulamanız için bahsi geçen bölümde, asker öğrenciye karşı Nazım Hikmet’in tutumunu okumanız yeterli olacaktır.
Nazım’ın başından pek çok olay daha geçer asker öğrenciden sonra.
Ve Nazım yaşanan tüm olaylardan sonra tekrar ülkeden kaçtı..
Ve Nazım orada tekrar ve son kez aşık oldu.
Ve Nazım orada Vera Tulyakova’ya vuruldu..
Ve Nazım onun için çok şey yaptı.
Ve Vera’ nın kalbi de onun için atıyordu..
Ve Vera nereden bilebilirdi ki; bir sabah uyandığında ‘kalbinin’ yerde, soluksuz yatıyor olacağını…
      Elimdeki kitap Remzi Kitabevi’nden çıkmış olup;
      Fiyatı : 17,50 TL dir
     
     
Keyifli okumalar..
      Unutmayın; hayat sayfalarda…

19 Haziran 2011 Pazar

Büyük İnsanlık


1960’ların teknolojisiyle kayıt altına alınmış bir seste bile duyguları hissedebiliyorsanız; bu ses sahibinin, tüm benliği ile ortaya çıkan melodisidir…

Nazım Hikmet...
Vatan haini…
Gurbette yanıp tutuşurken vatan hasretiyle, hain ilan edilmişti…
Nazım Hikmet… Nazım… Üstad…
Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun vasiyetiyle yaşadı Üstad’ ın sesi… ‘Aman ha!’ dedi Eyüboğlu.. ‘Bu kaydı çok iyi saklayın.’
Sesi de kendisi gibi çok badireler atlattı.. Ama nasıl ki yaşıyor hala Nazım, sesi de tıpkı onun gibi; hâlâ dipdiri, hâlâ capcanlı.
1960’ların teknolojisiyle kayıt altına alınmış bir seste bile duyguları hissedebiliyorsanız; bu ses sahibinin, tüm benliği ile ortaya çıkan melodisidir…
Ve işte yıllar sonra Yapı Kredi Yayınları ile Türkiye İş Bankası’nın ortak çalışmasıyla gün yüzüne çıktı ‘Büyük İnsanlık’…
Bu ortak çalışmadan dolayı tebrik etmek gerek her iki kurumu da…
Gerek biçim, gerekse içerik itibariyle oldukça başarılı bir çalışma olmuş. Özellikle Üstad’ ın seslendirmesi ile şiirin bugünkü hali arasındaki farklılıkları güzel bir şekilde belirtmişler, sayfaların altlarına not düşerek.
Çok fazla da söz düşmüyor galiba bize.
Sizlere tavsiyem sevgili Kitap Kurtları; mutlaka alın bu kitabı. Her kitaplıkta bulunması gereken, zaman zaman aşk, hasret, özlem çaldığında kapıyı, açıp bir göz gezdirilerek ruhunuzu ve düşüncelerinizi sakinleştirebileceğiniz şiirlerle dolu bir kitap çünkü. Ama tabi her şey bir yana, eğer seviyorsanız şiiri, seviyorsanız Nazım’ı ve seviyorsanız Nazım’ın şiirlerini o halde hiç kaçırmayın derim.
      Elimdeki kitap YKY ve İş Bankası Kültür Yayınları ortak çalışması olup;
      Editörler: Rûken Kızıler, M. Melih Güneş
      Görsel Yönetmen: Birol Bayram
      Cd Teknik Hazırlığı: Deniz Doğançay
      Grafik Tasarım Uygulama: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
      Baskı: Yaylacık Matbaacılık
      Cilt: Derya Mücellit LTD.
     
     
Keyifli okumalar..
      Unutmayın; hayat sayfalarda…

Elif

Biliyorum sevgili okur.  Sizleri çok beklettim.  Ama sonunda oldu.. Bitirdim.
Ne yazık ki ben Elif’i beğenmedim.. Neden mi?
Malumunuz Paulo Coelho dini mistisizmi temel alan romanlar yazdı hep. Bunlardan biri de Simyacı’ydı. Tüm dünyada çok beğenilen bu kitabın bir benzeri diyebiliriz aslında Elif’e de. Paulo Coelho popüler kültür’e hitap eden bir yazar olması itibariyle zaten 1-0 yenik başlamıştı bendeki maça. Popüler kültür kitaplarından da beğenmediğim yok değil. Ne var ki bu kitapları okurken daha bir önyargıyla yaklaşıyorum yazara. Dolayısıyla çok daha seçici oluyorum. Paulo Coelho ile Simyacı aracılığıyla başlayan yolculuğumuz ne yazık ki Elif’le daha bunaltıcı bir hâl aldı.
Coelho uzun zamandır bir boşlukta olduğunu hissederek yollara düşer Elif’ de.. Yine tamamen ‘’hislerini’’ dayanak alır kendine ve nereye eserse oraya gider. Coelho bunu ‘’içindeki ruh’’un onu yönlendirmesi olarak algılamaktadır. Ve bu yolculuk sırasında da ona elbette ki eşlik edenler olur. Sonunda yazar gerçek benliğini ‘’Elif’’de bulur..
Çok fazla içime işleyen bir kitap olduğunu söyleyemem sevgili Kitap Kurtları. Şimdi aklınızda soru işaretleri vardır belki ‘madem o kadar iyi bir kitap değildi nasıl oldu da bu kadar övdü herkes’ diye. Cevabı çok basit aslında; reklam.Popüler kültürün can damarı. Yani sevgili Kurt’lar gözünüzde fazla büyütmeyin. Çok da bir şey beklemeyin bu kitaptan. Ama hazır yaz da gelmişken, güneşin altında hoş vakit geçirebilirsiniz.
  Elimdeki kitap Can Yayıncılık’ tan çıkmış olup;
      Yayına Hazırlayan: Emrah İmge
      Kapak Tasarımı: Ayşe Çelem Desing
      Kapak Baskı: Azra Matbaası
      İç Baskı ve Cilt: Ayhan Matbaası

      Keyifli okumalar..
      Unutmayın; hayat sayfalarda…

EMEĞE SAYGI

Aksi ispat edilmediği sürece, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu 81. Maddesi gereği eserin tamamının telif hakları yazara aittir. Herhangi bir şekilde ''alıntı olduğu ve hangi yazara ait olduğu'' belirtilmeden ve yazıların linki verilmeden kullanmak hırsızlıkla eşdeğer suçtur. İlgili kanun gereği eser sahibi şikayetçi olduğu taktirde cezai müeyyidesi 3 yıldan 6 yıla kadar paraya çevrilemez hapis, 150.000/300.000 Tl ağır para cezasıdır..