28 Ağustos 2011 Pazar

Düşlerimde Kayboldum ve Pusulasızım

‘’Tek korkum, her akşam sen diye sarıldığımız o yıldızın gözlerımızın önünden kayıp yok olması…’’

Merhabalar Sevgili Kitap Kurtları…
Bugün sizlerle aramızdan çıkmış birini paylaşacağım..
Ahmet Söylemez…
Yıllar boyu kendine ait çeşitli blog sayfalarında dizüstü edebiyatla ilgilenmiş ve şimdi de kâğıda dökmüş mevcut yeteneğini…
Her güçlü kalemin geçmişinde verdiği eserlerdeki tadı buldum ben Söylemez’de.
Gerek şiirlerinde gerekse öykülerinde kullandığı bazı kelimeler, kurduğu cümleler ve söz oyunları gayet güçlü bir nitelik taşımakta.
Ne var ki, iyi bir edebi eser olması için gerekli olan şey; yazının tümünde bu bütünlüğü ve devamlılığı sağlayabilmektir..
Günümüzde dahi takdir edilen kaliteli kalemlerin ilk eserleri de bu bütünlükten yoksun olmuştur hep.. Onlar da zamanla kendilerini geliştirmiş ve bir süre sonra anlamsal yoğunluğa ve kavramsal bütünlüğe ulaşabilmeyi başarabilmişlerdir.
Üzüldüğüm tek konu; gelişebilecek niteliğe sahip bir yazarın, dizüstü edebiyattan yazın dünyasına bu denli geç geçiş yapmış olması…
Kim bilir; belki de çok kuvvetli bir kalem olabilecekken şimdi yalnızca hatırlanacak…
Yazarın şiir ve öyküleriyle derlenmiş bu kitap, yeni bir yazar için oldukça başarılı durumda.
Üstelik Söylemez'in henüz tam bir kıvraklık kazanmamış, basit dili, sizi yormadan kitap ile baş başa bırakacak..
Okumaya değer olduğunu düşünmekteyim…
Ne var ki çok da iyi diyemeyeceğim..
       Elimdeki kitap Cinius Yayınları’ndan çıkmış olup liste fiyatı 15 TL’dir.
       Yayına Hazırlayan: Zeynep Gülbay
       Kapak Tasarımı: Diren Yardımlı
       Dizgi: Neslihan Yılmaz
       Baskı ve Cilt: Kitap Matbaacılık

Keyifli okumalar…
Unutmayın; hayat sayfalarda…

26 Ağustos 2011 Cuma

KAYBEDENLER KULÜBÜ-Filmin Öyküsü

Merhabalar Sevgili Kitap Kurtları..
Nereden başlasam bilemiyorum..
En iyisi filmden bahsedeyim biraz…
Tolga Örnek’in yönetmenliğini üstlendiği, 90’lı yılların büyük yankı uyandıran Kaybedenler Kulübü isimli radyo programının filmini muhtemelen hepiniz izlemişsinizdir.
Ne yalan söyleyeyim, filme bayılmıştım. Zaten Nejat İşler’ in oyunculuğunu oldukça beğenirdim. Burada da gerek kendisi gerek Yiğit Özşener ve gerekse Ahu Türkpençe’nin oyunculuklarının gayet başarılı olduğunu söyleyebilirim.
Ve Tolga Örnek de iyi bir iş çıkarmış ortaya…
Film vizyona girmeden birkaç gün önce ise 6ltı Kı4kbe5 Yayıncılık’ tan (Kaan Çaydamlı’nın editörlük yaptığı yayınevi) ‘’KAYBEDENLER KULÜBÜ-Filmin Öyküsü’’ başlığı altında bir kitap çıktı.
Filmi dört gözle bekleyenlerden biriydim.. Açıkçası merak edip aldım bu kitabı..
Ve tam da tahmin ettiğim gibi çıktı..
Eğer dinlemişliğiniz varsa Kaybedenler Kulübünü, paraya hiç mi hiç değer vermedikleri mesajını alırsınız ya da onlar böyle bir mesaj verirler dünyaya..
Ne yazık ki kitap ise piyasa kokmakta…
Filmin Öyküsü, magazin programlarında sıkça rastladığımız kamera arkası görüntülerinin sayfalara döküldüğü bir kitap. Ve biraz da senaryo tabi…
Mevcut durumu çok da fazla kazanamamalarına bağlamaktayım..
Bu film 6ltı Kı4kbe5 için yeni bir hayat demekti…
Filmde Kaan Çaydamlı ve dolayısıyla 6ltı Kı4kbe5’in reklamı olacaktı… Bir şehir efsanesi olduğunu düşündüğüm Erol Egemen ise cabası…
Ki öyle de oldu. 6ltı Kı4kbe5’in sesi bir kez daha bir çok insan tarafından duyuldu, kitapları daha çok satmaya başladı…
Filmden önce yayınlanan bu piyasa kitabı ise, yayınevine ek gelir oldu.
Elbette ki 6ltı Kı4kbe5’in belli bir kitlesi vardı, ancak bu yolla çok daha genişledi..
Filme ve film yoluyla arttırdıkları ünlerine lafım yok..
Ne yazık ki kitapları hakkında aynı şeyleri söyleyemeyeceğim…
Buram buram piyasa kokan bu kitabı da tavsiye etmem açıkçası.. Oturun filmi izleyin efendim…
       Elimdeki kitap 6ltı Kı4kbe5 Yayınları’ndan çıkmış olup;
       Yayın Yönetmenleri: Kaan Çaydamlı, Şenol Erdoğan
       Editör: Kaan Çaydamlı
       Kitap Tasarımı: Erol Egemen
       Baskı: Pasifik Ofset
      
Keyifli okumalar..
Unutmayın; hayat sayfalarda…

24 Ağustos 2011 Çarşamba

Eylül Kitabevi

’Dokunduğun zaman hissediyorsan, orası sahaftır…’
Merhabalar Sevgili Kitap Kurtları…
Sinirleriniz bozuk olduğunda en çok neye ihtiyaç duyarsınız?
Sessizliğe, kalabalığa, susmaya, konuşmaya..?
Kendinizi yorgun hissettiğinizde sizi ne rahatlatır en çok?
Uyku, deniz, güneş, rüzgâr?
İşte benim bunlara verebilecek bir cevabım var..
Senelerdir kendimi en çok Aslıhan Pasajı’nda mutlu hissediyorum ben..
Kitapların o müthiş kokuları, pasajdaki her sahafın yüzlerindeki ifadeler, konuşmaları, en güzeli de dokunabilmek tüm bir tarihe…
Eski kitaplarda hep bir tarih gizlidir aslında. Ve dokunursanız, elinize bir yorgunluk deyiverir.. Yaşlanmış kitaplar huzurludur Aslıhan Pasajında, hele bir de onlara değer veriliyor ve iyi bakılıyorlarsa…
Aslıhan’ı oldum olası bir klasik müzik orkestrası gibi gördüm ben.. Ve her bir sahafı orkestranın birer parçası…
Aralarında, elbette ki çıkardığı melodiyi duymaktan daha çok zevk aldığım sahaflar oldu…
Ve işte kendimi en iyi şekilde bulabildiğim; Eylül Kitabevi.
Eylül, henüz 4 senedir varlığını sürdüren, Aslıhan’ın en nitelikli sahaflarından birine sahip olan kitabevi..
Ve Mehmet Bey, bir sahafın sahip olması gereken büyük bir genel kültür ve merakla donanmış..
Bir sahaf her şeyden önce bilgisiyle ve kültürüyle size güven vermelidir.  ‘’Bir kitabı sorduğunuzda hemen bilgisayar kayıtlarına bakma ihtiyacı duymamalı, bulundurduğu kitaplara hâkim olmalıdır.’’ diyor Mehmet Bey.
Ve ben de, Kitaplarla Yaşayan biri olarak, bu niteliği ararım her kitabevinde..
Ne yazık ki şimdilerde pek az sahaf kaldı bu hâkimiyete sahip olan.
O gün bana eşlik eden bir arkadaşımla giriyoruz Eylül’den içeri. Mehmet Bey (aslında ben ona direk Mehmet Abi derim J ) tüm sıcakkanlılığı ile ‘Hoş geldiniz’ diyor bize. Elinde bir Osmanlıca kitabı. Oturmuş tek başına Osmanlıca tekrarı yapıyor.
Ve keyifli bir sohbet başlıyor..
Ben de çok çok acemi olduğum için bu konularda ilk sorum ‘Kaç senedir sahafsınız?’ yönünde oluyor. Ve başlıyor anlatmaya:
-Ben 4 senedir sahafım. Önceden bu kelimeyi hak etmiyorum diye düşünüyordum. Çünkü sahaf olabilmek için belli bir bilgi ve kültür birikimine sahip olmanız gerekir. Üç-beş güncel kitap okuyup sonrada bunları satmak için yapıyorsan bu işi sen yalnızca bir kitabevisindir.
Öncelikle Osmanlıca bilmeli bir sahaf.  En azından, eline Osmanlıca bir kitap geçtiğinde içeriğini okuyabilmeli. Ve yazarlar ve kitaplar hakkında bilgi sahibi olmalı.. Yayınevlerini iyi bilmeli.. Ama yenilerini değil, eskileri. Yenileri zaten bilirsin. Önemli olan eskileri de bilebilmektir. Çünkü eline bir kitap geçer, önemli bir kitaptır. Sen bunu bilmediğin için değerinin altında muamele yaparsın ona.
Biri gelir ve bir kitap sorar. Kitabın adını biliyorsa  ve senin de elinde varsa tamam. Ama eğer ki bilmiyorsa ve mesela; ‘ben büyülerle ilgili bir kitap arıyorum’ dediğinde sen hemen; şunlar şunlar var, bu kitap iyidir, iyi anlatır diyebilmelisin. Kitabın her şeyinden bahsedebilmelisin mesela. Çevirmeninden söz etmelisin.
Çevirmenleri iyi tanımalı ve niteliklerine göre fiyat biçmelisin kitaplarına. Bu şekilde nitelikli bir sahaf olabilirsin.
-Yani sahaf olmak için ciddi bir birikim gerekiyor aslında.
-Kesinlikle. Mesela biri gelip ‘Osmanlı’nın 1600-1700 dönemiyle ilgili kitap arıyorum ama padişahları değil sosyal hayatı anlatan’ dediğinde, sen ona Abdullah Ziya Kozanoğlu’ nun kitaplarını göstereceksin. Çünkü Kozanoğlu, tarihi kurgulaştırıp roman haline getiren bir yazar. Dolayısıyla sen bunları bilebilmelisin.
Ardından Aslıhan’dan konuşmaya başlıyoruz, Mehmet Bey de bir hayalinden bahsediyor bize:
-Aslında ben Beyazıt’ta olmak isterdim. Burada bir pasajın içinde sıkışmış durumdayız adeta. Orası öyle mi? Açık hava. Şöyle elime çayı alacaktım, oturacaktım kapının önüne. Mis gibi.
-Ama Beyazıt eski özelliğini kaybetti. Biliyorsun. Evet, orası bir zamanlar gerçek bir sahaf mekânıydı ama şimdi gittiğinde yalnızca test kitapları görüyorsun.
-Evet. Ama öyle bir yerde olmak isterdim.
-Geldiğimizde elinde Osmanlıca bir kitap vardı. Biliyor musun Osmanlıca?
-Kendim öğrendim. Şimdi de tekrar ediyorum.
Dolayısıyla şaşırıyoruz. Osmanlıca karma bir dil. Ve öğrenmek de kolay olmasagerek. Ve bize elindeki kitabı anlatıyor. Bir nevi 'Kolay Osmanlıca' kitabı.
Bu sırada da bir yandan kitaplar gösteriyor bizlere. Halikarnas Balıkçı’ sının ilk baskısını çıkarıyor.
Merak ediyorum ve ‘Eylül’ün en yaşlı kitabı hangisi?’ diye soruyorum.
-1650 basımlı, bir Fransız seyyahın Türkiye seyahatnamesi. Kitabın ismi şu anda aklımda değil ne yazık ki. Fransızcaymış Almancaya çevrilmiş. Benim elimde Almanca olan mevcut.
Şaşırıyorum.
-1650? Eski takvime göre mi yeni takvime göre mi?
-Yeni takvime göre. Bunun dışında, Latin harfleriyle olan ilk kitap da; Emile Zola’nın Hakikat isimli eseri. Reşat Nuri çevirisi, 1929 basım.
Kitabı inceliyorum. Güzelce ciltlemiş Mehmet Abi. Kitaplara ne kadar değer verdiğini buradan da anlayabiliyoruz.
İnanın Sevgili Kitap Kurtları, bu kitaplara dokunmak çok müthiş bir duygu.
Bu sırada Sabahattin Ali’nin ilk basımlı (1937) Kuyucaklı Yusuf’u ve Aziz Beler’ in 1946 basımlı Tüylendi Ailesi isimli eserleri de gösteriyor bize.
-Tek merak ettiğim ve beklediğim ne biliyor musun? diyor.
Nazım Hikmet’in veya Sabahattin Ali’nin imzalı bir kitabı…
Ardından soruyorum:
-Son dönemde okuyup en beğendiğin kitap hangisi?
-Valla çok okuyorum ama son zamanlarda hiçbirini beğenmedim. 
Böyle böyle güzel bir sohbet sona eriyor..
Teşekkür ediyor ve ayrılıyoruz…
Mehmet Ağkuş
Eylül Kitabevi
Adres: Meşrutiyet Cad. Aslı Han No: 10/48 Galatasaray-İst.
Telefon: (0212) 243 58 21
GSM: (0544) 774 60 89
Mail:
mehmetagkus@gmail.com
En kısa zamanda ziyaret etmenizi tavsiye ederim.
Raflarla dolu dünyada, kitap kokularından hayatınız boyunca mahrum kalmamanız dileğiyle…
Keyifli okumalar..
Unutmayın; hayat sayfalarda…

21 Ağustos 2011 Pazar

Pink Floyd

Merhabalar Sevgili Kitap Kurtları..
Pink Floyd sever misiniz?
 Bugün sizlerle yine arşivimden bir kitabı paylaşacağım..
1984 doğumlu kitabımız, Orhan Kahyaoğlu ve Sinan Güler derlemesi bir Pink Floyd biyografisi..


Şarkılarını, sanata bakışlarını, dünyaya bakışlarını ve pek çok bilginin bir arada bulunduğu bu kitap iki ana bölümden oluşmakta.
Birinci bölümde 1900’lü yıllardan itibaren popüler müzik ile başlayan tarihçe ve toplumsal yapı ele alınıyor.
Ve bu dönemler içinde Avant Garde sanat hareketleri ve takip eden dönemde Blues, Rock’n Roll ve Rock inceleniyor.
Akabinde Pink Floyd’un zaman içindeki gelişimi, görüşleri, grup elemanları, şarkıları ve plaklar ele alınıyor.
Kahyaoğlu ve Güler iyi bir iş çıkarmışa benziyor.
Kitabın bu baskısını kolay bulabilir misiniz bilmiyorum. Ancak bakın ben Nadir Kitap'tan bir tane buldum.
       Elimdeki kitap İmge Yayınları’ndan çıkmış olup;
       Kapak: Ezgi Ajans
       Baskı ve Cilt: Acar Matbaacılık
      
Keyifli okumalar..
Unutmayın; hayat sayfalarda…

15 Ağustos 2011 Pazartesi

Semerkant Kitabevi

Merhabalar Sevgili Kitap Kurtları…
Daha önce de bahsettiğim gibi bir süredir kitabevlerini, yayınevlerini, kitapseverleri, tercümanları ve kitaplar ilgili olan pek çok konuyu ele alacağım bir ‘Kitap+’  köşesi oluşturmayı düşünmekteydim.
Ve işte şimdi bu köşemizin ilk konuğunu sizlere tanıtmaktan zevk duyarım;
Semerkant Kitabevi.
Semerkant Kitabevi ile tanışıklığımız yalnızca iki sene öncesinde başladı. Üstelik bu tanışma komik olduğu kadar manidar da..
Hemen anlatayım izninizle…
İki sene önce sıcak bir haziran günü, güneşin tam da tepede olduğu vakitlerde, bu kitabevinin varlığından haberdar olduğumda yollara düştüm. İnternet sitesinden edindiğim adres bilgisiyle İstiklâl’de bir aşağı bir yukarı dolanmaktaydım. Çünkü adrese göre Vakko’nun karşısındaki sokaktan içeri girmem gerekiyordu ancak Vakko kapanmış onun yerine Mango açılmıştı ve ben bunu bilmiyordum…
Sora sora Bağdat misali sokağı buldum. Ancak başıma güneş geçtiğinden olsa gerek ‘bakıyor da göremiyordum’. Bu durumun üzerimde yarattığı bıkkınlık ve yorgunluk ile sokak üzerindeki bir kapıdan içeri daldım ve ‘Semerkant Kitabevi’ni arıyorum ben’ dedim karşıma çıkan ilk kişiye.
Ve işte o anda aldığım yanıt ile yerin dibine mi geçtim yoksa gülmekten krize mi girdim bilemiyorum..
‘Burası’.
O günden bu güne Sevgili Kitabevi Filozofu Kemal Ağabey ile sıkı arkadaşız..
Semerkant Kitabevi; İmam Adnan Sokak’ın sonundan sağa döndüğünüzde, hemen karşınıza çıkacak olan kitaplarla dolu tezgahın arkasında, küçük, kitap kokulu bir dünya…
‘Kitabevi ne kokar ki başka?’ demeyin sevgili okur…
Pek çok insanın gidip kitaplar aldığı ve yine pek çok insanın bu ‘marketler’i  kitabevi yerine koyduğu günümüzde bu notu özellikle düşmek istedim. Çünkü edebiyatı kapitalizm ve yalnızca para sağlayıcı olarak görmek.. Evet, esas manidar olan bu galiba… Ve bu durum bir kitapsever olarak beni oldukça rahatsız etmekte…
O dünya’da neredeyse aradığınız her kitabı rahatça bulabileceksiniz.
En kısa zamanda ziyaret etmenizi öneririm efendim..
J
İletişim için;
(0212) 244 47 01


http://www.semerkantkitabevi.com/

semerkant@semerkantkitabevi.com


semerkantkitabevi@yahoo.com
Adres: İstiklâl Caddesi, Süslü Saksı Sokak
             No: 5
             Beyoğlu/İstanbul
Raflarla dolu dünyada, kitap kokularından hayatınız boyunca mahrum kalmamanız dileğiyle…
Keyifli okumalar..
Unutmayın; hayat sayfalarda…

14 Ağustos 2011 Pazar

Dublörün Dilemması


‘’Bazen yalnızca imkânsız gerçekleşir…’’

Merhabalar Sevgili Kitap Kurtları,
Soluksuz bir roman okumaya ve kendinizi cümlelerde kaybetmeye hazır mısınız?
O halde kahvenizi alın ve arkanıza yaslanın…
Murat Menteş, İstanbul doğumlu bir bisiklet tamircisi, boksör ve sihirbaz.
Ringde yediği yumruklara karşılık veremeyince hırs yapmış ve eline kalemini alıp kelimeleri tokatlamaya başlamış adeta…
Yeni ve marjinal cümlelere her an gebe olan zihninin doğurduğu kelimeler, mükemmel denilebilecek düzeyde bir ahenk yakalamışlar..
Alper Canıgüz’ün deyimiyle; ‘’Hiperaktif bir zekânın ürünü’’ bu roman.
Nihat Genç’e göre ise Menteş; ‘’kelimeleri kırbaçlayıp cümleler içinde düzene sokuyor ve bunu pek mahirce başarıyor.’’
Heyecanlı, ilginç, garip, hırslı, duygusal, yerinde duramayan, kıpır kıpır, mutlu, sinirli, kırgın bazen kızgın bir roman Dublörün Dilemması..
Bir yazıda çok fazla betimleme olduğunda sizi sıkar öyle değil mi? Peki ya o betimleme şöyle olursa;
'Ağustos güneşi, patlamış bir düdüklü tencerenin fırlayan kapağı gibi İstanbul’un tavanına yapışmıştı…'
Hayata karşı ne kadar kızgın olabilirse bir insan Nuh da o kadar kızgın ve kırgın.
Yetim bir albinonun zamanla yarışı ne kadar hüzünlendirebilirse sizi ve ne kadar güldürebilirse kahkahalarla, hayattan ne kadar çok şey beklerseniz ve sonuçsuz çabalarınız ne kadar çoksa hepsinin mevcut olduğu bu roman, başarılı bir kurgu, alışılmışın dışında bir dil ve olabildiğince büyük bir hiperaktiviteyle sizi beklemekte.
İnanın Sevgili Kitap Kurtları, bu romandan öğrenecek çok şeyimiz var..
Ve inanın günümüzün amaçsız kitaplarından sıyrılabilmeyi başarmış, karakter sahibi bu romanı çok seveceksiniz…
       Elimdeki kitap İletişim Yayınları’ndan çıkmış olup liste fiyatı 19 TL’dir.
       Yayın Sekreteri: Senem Erdoğan
       Kapak: Murat Arlı
       Baskı ve Cilt: Sena Ofset
       Uygulama: Hüsnü Abbas

Keyifli okumalar…
Unutmayın; hayat sayfalarda…

12 Ağustos 2011 Cuma

Akıllı Maymunlar


Merhabalar Sevgili Kitap Kurtları,
Bu yazımda sizlere çok farklı bir kitaptan bahsedeceğim.
Çok farklı diyorum çünkü şu anda elimde bulunan bu baskıyı imzalı halde en kolay buradan bulabilirsiniz.


Geçen gün sabahın dokuzunda yine soluğu İstiklâl Caddesi’ndeki sahaflarda aldım. Aslıhan Pasajı yıllardır benim nefes aldığım yer.
Çoğu kitabevi henüz açılmamıştı. Eylül Kitabevi ise açıktı tabi.
Güzel bir sabah sohbetinden sonra bana bu kitabı verdi. ‘’Bak’’ dedi, ‘’bunu piyasada kolay kolay bulamazsın. Zaten koleksiyon da yapıyorsun. Kaçırma derim.’’
Ve bana 1960 basımlı, imzalı bir Ümit Yaşar Oğuzcan’ın taşlama şiirlerinin derlemesi bir şiir kitabı verdi: Akıllı Maymunlar.
Kitap Oğuzcan’ın en iyi şiirlerinin bir araya getirildiği, dönemine göre çok kaliteli bir kağıdın kullanıldığı mükemmel bir baskı.
Bilindiği üzere Oğuzcan, şiirin Türkiye’de ve Dünya’da altın çağına eriştiği dönemde yetişmiş başarılı bir şairdir.
Hicivlerle yüklü şiirleri hiçbir zaman küfüre veya argoya dönüşmemekle birlikte, iletmek istediği mesajı yerine ulaştırmasında büyük katkı sağlamıştır daima.
Tüm bunlarla beraber iyi bir koleksiyon kitabıdır efendim. Bu baskıyı bulursanız kaçırmayın derim.
Şu şiiri de eklemeden edemeyeceğim;
    Biraz kül, biraz duman.. O, benim işte,
    Kerem misâli yanan.. O, benim i
şte.
   
İnanma gözlerime; ben, ben değilim,
    Beni sevdi
ğin zaman.. O, benim işte!
Elimdeki kitap Ümit Yayınlarından çıkmış olup;
Kapak Kompozisyonu: Hüseyin Mumcu
Basım Yeri: Ankara Güzel İstanbul Matbaası ‘dır.
Keyifli okumalar…
Unutmayın; hayat sayfalarda…

10 Ağustos 2011 Çarşamba

Kitap+

Merhabalar Sevgili Kitap Kurtları,
Yakın zamanda sayfada bir ‘’Kitap+’’ köşesi yazmayı kararlaştırdım.
Bu köşede; yayın evleri, kitabevleri, çevirmenler, editörler, kitap siteleri  ve bunlar gibi kitabın yakın çevresiyle ilgili pek çok paylaşım yapmaya çalışacağım.
Planlarım arasında, kitaba gerçekten gönül vermiş, gerçek okuyucular ile ufak röportajlar yapmak da var.
Umarım başarılı olabilirim.
Yakın zamanda ilk kitabevi sizlerle..

Keyifli okumalar…
Unutmayın; hayat sayfalarda…

8 Ağustos 2011 Pazartesi

İstanbul Hatırası


’’ İstanbul’a bakıyorduk denizden…Çaresizliğimize bakıyorduk, avuçlarımızda büyüyen zavallılığa, kanımızda filizlenen korkaklığa… Elimizden alınan hayata bakıyorduk…’’

Türkiye’nin sayılı, başarılı polisiye roman yazarlarından biri olan Ahmet Ümit geçtiğimiz sene bu romanıyla oldukça ses getirmişti.
Çoğu insan tarafından çokça beğenilen bu romanda da Ümit, yine tekniğini ve dilini konuşturmuş gibi görünüyor.
Her ne kadar polisiye kategorisine girse de, ben bu kitabın, aynı zamanda tarihi bir roman olduğunu da düşünmekteyim.
Kitabın daha ilk cümlesinden –Tanrı, Kral’a bakıyordu…- tarihte bir yolculuğa çıkmaya başlıyorsunuz. Byzantion’dan başlayarak çıktığınız bu yolculukta, İstanbul hakkında klişeleşmiş, basmakalıp ‘bilgi’lerden sıyrılıp gerçek bir şehir tarihine erişeceksiniz.
Tüm bunlarla beraber, peşi sıra işlenen cinayetler ve bu cinayetlerin uyandırdığı meraklarla soluksuz bir roman sizi bekliyor.
’’…bakıslarını bir noktaya dikmis, öylece kalmıstı. Belki yeniden hayatın anlamını düşünüyordu; yıllar önce bu semtte yitirdiği aşk düşündüğü o anlam olabilir miydi?’’
Dil açısından sizi hiç de yormayacak bir niteliğe sahip olan Ümit, kurgusuyla sizi bir kez daha şaşırtacak. Bambaşka bir dünya yarattığını söylemeyeceğim. Çünkü aslında bu romandaki dünyanın tam da merkezinde yaşıyoruz hepimiz…
Sevgili Kitap Kurtları…
Şu notu düşmeden edemeyeceğim.
Sayın Ümit’i tanırım. Ve onun çalışma tarzını da az çok bilirim. Emin olun yazacağı her yazı için –hikaye, öykü, roman veya başka bir tür- sıkı bir araştırma ve okuma sürecinden geçirmekte bilgilerini. Dolayısıyla bu kitabın içindeki tarihi bilgilere güvenebilirsiniz…

       Elimdeki kitap Everest Yayıncılık’tan çıkmış olup fiyatı 20 TL’dir.
       Yayına Hazırlayan: Çiğdem Su
       Kapak Tasarım: Utku Lomlu
       Düzelti: Ayhan Kurt
       Mizanpaj: Bahar Kuru

Keyifli okumalar…
Unutmayın; hayat sayfalarda…

5 Ağustos 2011 Cuma

Erken Kaybedenler


‘’…tecrübe ıstıraptır güzelim ve zannettiğinden çok daha fazla ıstırap çektim…’’

‘’Behzat Ç. Bir Ankara Polisiyesi’’ ile tanıdığımız, Türkiye’nin sayılı polisiye roman yazarlarından olan Emrah Serbes, edebi kariyerinde bir manevra yapmış bu kitap ile.
Üstelik bu manevrayı, özellikle bizim edebiyatımızda çok da işlenmemiş, üzerinde durulmamış bir konu ile yapmış; ‘’Ergen erkek çocuklarının meşakkatli dünyası.’’
Onun bu hareketiyle, beklide, edebiyatımızda yeni bir konu furyası başlar mı dersiniz?
Oldukça yalın, hatta yer yer basit bile denilebilecek bir dile sahip olan Serbes’in, Erken Kaybedenler’de de aynı üslubuna devam ettiği kolayca anlaşılabiliyor.
Ne var ki, ele aldığı konular ve bu konuları işleyiş tarzı oldukça özgün. Kendine has üslubu, aslında hepimizden çok fazla parça barındırmakta içinde. Bir sürü insan tarafından okunmasının en büyük etkenlerinden biri de bu olsa gerek.
F. Bacon’un bir sözü vardır, bilir misiniz Sevgili Kitap Kurtları?
Şöyle der Bacon;
‘’Bazı kitaplardan insan zevk alır; bazıları olduğu gibi yutar; bazılarını geveler ve hazmeder.’’
Serbes’in öykülerini birleştirdiği bu kitap, sanırım Bacon’un, ilk cümlesine cuk oturuyor.
Sizi yormadan eğlendirebilecek bir şeyler arıyorsanız şimdilerde, tam da o kitaplardan biri Erken  Kaybedenler…
      Elimdeki kitap İletişim Yayıncılık’dan çıkmış olup;
      Fiyatı 14 TL’dir.
      Editörler: Levent Cantek
                        Murat Gültekingil
      Kapak: Suat Aysu
      Kapak Fotoğrafı: Cahilus
      Uygulama: Hüsnü Abbas
      Düzelti: Barış Sağlam
      Baskı ve Cilt: Sena Ofset
Keyifli okumalar…
Unutmayın; hayat sayfalarda…
   

3 Ağustos 2011 Çarşamba

Empati


''Karanl
ıkta yalnız başına. Bir hiçlik. Canlı canlı gömülmüş gibi. Ya da ölü. Ölüm Böyle bir şey olmalı. Sonsuza dek hiçlik…’’
Gerçekten kendi kararlarımızı veriyor muyuz?
Kimseden etkilenmeden, en basit konuda, sadece kendi kararımız doğrultusunda hareket edebiliyor muyuz?
Evet mi?
Peki ya biz fark etmeden kontrol ediliyorsak?
Duygu ve düşüncelerimize yön veriliyorsa?
Bize hükmeden bir başka insan varsa?
Ya biz başka insanlara hükmediyorsak?
Empati, tıpkı Olasılıksız gibi mevcut popüler kültür kitaplarından sıyrılmış bir roman.
Dili, yazım tekniği ve içeriği itibariyle Olasılıksız’ dan çok daha başarılı buldum diyebilirim açıkçası.
Edebi bir değerinin bulunmadığını belirtmekle birlikte, sade olan dilinin kitabın karmaşık bir hal almasını engellediğini söyleyemeyeceğim.
Sevgili Kitap Kurtları…
Sizinle açık konuşacağım…
Kendinizi günler boyu etkisinden çıkamayacağınız bir başka hayatın ortasında bulmaya hazır mısınız?
Daha önce hiç beraber seyahat ettiğiniz, sokaktan geçerken rastladığınız hatta bir bilgisayar veya televizyon ekranında gördüğünüz bir insanı hissedebildiniz mi?
Hiç düşündünüz mü, siyasiler neden sıkça televizyonlara tek başlarına çıkıp saatlerce tek bir kamerayla ekranlara konuşurlardı?
Bu yolla bilinçaltlarımızı etkilediklerini ve bizi kontrol edebilecekleri ihtimallerinin var olabildiğini düşündünüz mü?
Sokakta ağlayan bir çocuğun gözlerindeki hüznü görebildiniz mi hiç?
Siz çok üzgünken hayatınıza giren bir insanın tek bir bakışı ile mutlu oldunuz mu?
En sevdiğiniz insanı ağlarken gördüğünüzde, yanaklarına ellerinizi koyup, gözlerinizi kapattınız ve içindeki huzursuzluğun geçmesini ve gözyaşlarının dinmesini umut ettiniz mi?
Peki ya tüm bunların aslında gerçekten olabildiğini söylese size Fawer. Ona inanır mıydınız?
Sahi sevgili kitap kurtları..
Siz evrensel veya bireysel bir empati gücüne inandınız mı hiç?
Eminim bu kitabı okuduktan sonra etrafınıza daha dikkatli bakacak, insanların gözlerine gömülecek ve kendinizi sorgulamaya başlayacaksınız…
Acaba?
      Elimdeki kitap Aprıl yayıncılıktan çıkmış olup;
      Yayın Yönetmeni: K. Egemen İpek
      Yayın Danışmanı: Cihat Taşçıoğlu
      Türkçesi: Murat Kayı
      Kapak Tasarım: Mineral Tasarım
      Dizgi ve Sayfa Düzeni: Merdiven Tanıtım


     
Keyifli okumalar..
      Unutmayın; hayat sayfalarda…

EMEĞE SAYGI

Aksi ispat edilmediği sürece, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu 81. Maddesi gereği eserin tamamının telif hakları yazara aittir. Herhangi bir şekilde ''alıntı olduğu ve hangi yazara ait olduğu'' belirtilmeden ve yazıların linki verilmeden kullanmak hırsızlıkla eşdeğer suçtur. İlgili kanun gereği eser sahibi şikayetçi olduğu taktirde cezai müeyyidesi 3 yıldan 6 yıla kadar paraya çevrilemez hapis, 150.000/300.000 Tl ağır para cezasıdır..