30 Eylül 2012 Pazar

Yurttaş Kane


'Kane: Bu kadar zengin olmasaydım gerçekten büyük adam olacaktım.'


Merhabalar,
Daha önce de sizlere bahsetmiş olduğum gibi bu blogumda Orson Welles'in muhteşem eseri Yurttaş Kane'in senaryosunun, Nijat Özön incelemesiyle kitaplaştırılmış ve sinemaseverlere sunulmuş halini ele acağım.

Bazı eserler, ister yeni ortaya çıkarılmış olsun, ister nuh nebiden kalma, ister rengarenk olsun, ister siyah beyazın asaletiyle kavrulsun eğer iyi bir işse ve yenilikleri ile öğretici niteliğe de sahip olabilmişse asla unutulmaz. Birer kült haline gelen bu eserler, zamansızlaşır ve evrenselleşir. Artık hangi tarihte, nerede, kimler tarafından yapıldığından çok eserin niteliği ve niceliği konuşulur. Ulusallıktan çıkan eser, bambaşka ülkelerin bambaşka insanlarının bambaşka dünyalarında yerini bulur. Ve işte artık eser, onu ortaya çıkaranın değil, insanlığındır.

Yuttaş Kane de tıpkı yukarıda bahsi geçen eserler gibi gerek sinema, gerek siyaset, gerek sosyal ve daha kapsamlı olarak sanat dünyasında sarsılmaz bir yer bulmuştu kendine.
1900'lerin sinemasına başka bir güzellik katmış, alışılmışın aksine oyuncularını Hollywood yıldızları yerine The Mercury Theatre'den seçerek onların birer kukladan çok insan olduğunu kanıtlamıştır.
Welles'in Yurttaş Kane macerası üzerine çok daha fazla konuşulabilir ancak bu detayı sinema ile ilgilenen bloggerlara bırakmak daha doğru olur diye düşünmekteyim.
Filmden bahsetmeyi ise çok sevdiğim ''Yeni Dalga''nın önderi François Truffaut'un bir sözüyle noktalamak isterim:
''1940'lardan beri sinemada sözü edilmeye değer ne varsa Citizen Kane'den etkilenmiştir.'' François Truffaut

Gelelim kitaba.
Senaryonun yer aldığı kitabı daha bir sevdiren ve sinema dünyasına dair bir şeyler öğreten kaliteli bir incelemeyle karşı karşıya kalıyoruz okurken.
Nijat Özön cümleleri arasına, Yurttaş Kane ile beraber zamanın sineması hakkında tüyolar serpiştirmiş ve okurun dikkatini doğru noktalara çekmeyi başarmış görünüyor.

Zamanın ''büyük adam''larından B. William Randolph Hearts'ın Kane ile olan benzerliğini de ele alarak, filmin çekimleri sırasında Hearts'ın müdehale etmeye çalışmaları ile beraber Welles'in eserini savunmalarından tutun da Rosebud'ın gizemine, geniş açı kullanımından tutun da gözün gördüğünün ötesinde, sahneleri bütünleştirmesine kadar tüm detayların ince bir yalınlık ile sunulmasını sağlamış Özön.
Hayatın aslında büyük bir puzzle olduğunu ve bu puzzleın en önemli parçasının kimi zaman Rosebud olabileceğini hüzünlü bir şekilde gösteren Kane'i anlayan ve bizden de kimi parçaların zamanın ve yorgunluğun içerisinde kaybolmuş olabileceğini gösteren bir açı ile yaklaşıyor.

Ağır ve didaktik bir öğreticilikten tamamen uzak ve bu sadelikte dahi incelemenin niteliğini bozmadan bilgiyi doğrudan okura iletebilen  dili ile sinemaya hevesli olanların mutlaka incelemesi gerektiğini açıkça beyan ediyor Özön.
Bir roman olmayan bu kitap, filmin ilk seyrinden sonra okunmalı. Nitekim Özön'un incelemesinin hemen ardından gelen senaryo ile filmi bir kez daha izlemiş oluyorsunuz zaten.
Ancak incelemede bahsi geçen sinemanın teknik konuları ile ilgili detaylara daha dikkatli bakmak isterseniz, elbette bir kez daha izlemeniz doğru olacaktır.

       Elimdeki kitap Bilgi Yayınevi’ndan çıkmış olup birinci basımın liste fiyatı 6 tl dir.
       1965 yılında ilk baskısı çıkan kitap en son 1995 yılında basılmış ve liste fiyatı 9 tl olarak belirlenmiştir.
  
       Kapak Düzeni: Ozan Sağdıç
     
      
Keyifli okumalar.. 
 Unutmayın; hayat sayfalarda...

28 Eylül 2012 Cuma

Gelir Gelmez Festival '12


Merhabalar,
En son blogumda sizlere festivalin haberini vermiş ancak il dışında olduğum için açılış günü orda olamayacağımdan bahsetmiştim.

22 saatlik bir otobüs yolculuğunun ardından İstanbul'a ayak bastım ve işte sonunda koşarak festivale gittim.

Yine o müthiş kitapların müthiş kokuları karşıladı ben daha adımımı içeri atmadan...
''Tamam.'' dedim kendime, ''bugün keyifli geçecek.''
Sırasıyla tüm sahaflarda kitaplara bakındım, kitaplar aradım, kitaplar soludum, güleç yüzlü sahaflar ile sohbetler ettim ve işte henüz girdim eve.

Yeni insanlar tanımanın, kitaplar hakkında sohbet edebiliyor olmanın, bir kitaba bakınırken fikir alışverişi yapabildiğin insanlarla bir arada bulunabiliyor olmanın güzelliğiyle ufak bir tebessüm, gezindim tüm gün.

İsminizi dahi bilmiyordum ak saçlı beyefendi ancak kitapların içinde dalıp gitmişken dahi güler yüzünüz ile bana yer açtığınız için teşekkür ederim.
Siz hanımefendi, Şibumi'nin ilk basımı üzerine sohbet ettiğiniz için teşekkür ederim. Söylediğiniz yerde baskıyı buldum, tekrar teşekkür etmek için bakındım ancak sizi göremedim. Sağolun.
Siz genç beyler, sohbetiniz bizler kitapları incelerken çok iyi geldi, teşekkürler.
Ve elbette ki şu kocaman dünyanın içinde nefes almamızı sağlayan, bizlere yepyeni dünyalar, yepyeni kapılar, yepyeni hayaller ve yepyeni umutlar açan sizlere sonsuz teşekkürler sevgili Kitaplar...
Ve geri kalan tüm eski, barış, huzur, sahaf, kitap severler...
Böyle güzellikleri beraberce paylaşabiliyor olduğumuz için teşekkür ederim. Festival alanından ayrılırken gördüm ki birlikle huzurlu kalmamız için hala bir umut var.

Ve işte eve geldiğimde elimde Şibumi, Yurttaş Kane, arşive eklenecek ve bir kez daha Huysuz İhtiyar'ı yad ettirecek 5 adet gırgır ile iki de fotoğraf var sıcak bir mutlulukla.

Hemen Yurttaş Kane'e başlıyor ve bundan sonraki yazımın bu kitap hakkında olacağını umut ediyorum.
Sağlıcakla kalın sevgili kitapseverler...

Keyifli okumalar..
Unutmayın; hayat sayfalarda...

21 Eylül 2012 Cuma

2012 Beyoglu Sahaf Festivali

Merhabalar,
Oncelikle bloglarimi okuyan herkesten ozur dilerin. Cok uzun zamandir hicbir sey yazmadim. Ancak simdi verecegim guzel haberin ardindan, etkinlik son bulur bulmaz yep yeni degerlendirmelerle devam edecegim yola.
Guzel sehrim Istanbul'da olmadigim icin acilis gunune yetisemeyecek olmanin huznuyle:
Evet Sevgili Kitapseverler, 2012 Beyoglu Sahaf Festivali basliyor.
25 Eylul-14 Ekim tarihleri arasi, yeryuzunun en guzel kokusu olan emektar kitaplarin rayihalarini solumak ve diger "biz"lerle bulusmak uzere festivalde olacagiz.
Bulundugum konum ve imkansizliklar itibariyle net bir bilgi alamamakla birlikte festival metkezinin kuvvetle muhtemel Tepebasi TRT binasinin alani olacagini dusunmekteyim. Net bir bilgi alir almaz sizlerle paylasacagim.

Gecen sene festival suresince sahaflara yonelik "cok pahali degil mi?" elestirileri getirildi. Ve kitapseverlerin benzer kaygiyi bu seneki festival icin de tasidiklari konusunda yazilar okudum. Ne var ki ben, gecen sene, degmez eserlerin fahis fiyatlardan satildigina sahit olmadim. Bu sene de makul fiyatlar cercevesinde ucretler olacagini dusunuyor ve umut ediyorum.
Sizlerin aksi yonde bir gozleminiz olduysa, paylasmanizi rica ediyorum.

65 sahafin yer alacagi festival 10.00-22.00 saatleri arasi ziyaret edilebilecek. Ben de doner donmez festival alanina gidip izlenimlerimi sizlerle tekrar paylasacagim.

Iyi gezmeler sevgili kitapseverler.
Unutmayin; hayat sayfalarda...

EMEĞE SAYGI

Aksi ispat edilmediği sürece, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu 81. Maddesi gereği eserin tamamının telif hakları yazara aittir. Herhangi bir şekilde ''alıntı olduğu ve hangi yazara ait olduğu'' belirtilmeden ve yazıların linki verilmeden kullanmak hırsızlıkla eşdeğer suçtur. İlgili kanun gereği eser sahibi şikayetçi olduğu taktirde cezai müeyyidesi 3 yıldan 6 yıla kadar paraya çevrilemez hapis, 150.000/300.000 Tl ağır para cezasıdır..