‘En çok çiğ damlası, en sessiz gecede düşer.’ Irvin D. Yalom
Henüz iki kitabı yayınlanmış, kimsenin tanımadığı, yalnız bir filozof. Karısı, vatanı ve toplumsal değerleri yok. Kafasında binlerce düşünce var ve çektiği acılar da bu düşünceleri doğurmaya çalışmaktan ileri gelir. Ve aslında tek istediği doğurmakken düşüncelerini bir kadın girer devreye. Toplumsal ve sosyal hayatımızda ‘gizli aktif’ olarak büyük etki yaratan kadın, burada da rolünü en üst seviyede oynamayı başarır. Tanınmamış filozofumuzu bir teşhis dehası olan Breuer ile tanıştırır.
Bir hasta-doktor ilişkisi zamanla beklide bir dostluğa dönüşecektir. Ve belki de ilk defa bir doktor, hastasıyla birlikte, kendisini de iyileştirecektir.
‘Ümit en büyük kötülüktür. Çünkü işkenceyi uzatır’ der Nietzsche ve zihnimiz ve duygularımız arasındaki ince bağ üzerinde gidip gelmemizi sağlar. Belki ümit etmeyi bırakırız.. Belki de karşı tez üretiriz. Öyle ya tüm yaptıklarımızı önce ümit etmezsek, nasıl başarabiliriz? Ve tüm bu ümitsizliğe rağmen ‘Benim günlerim yarından sonraki günler’ demeyi ihmal etmeyen Nietzsche'yle yeni bir yola çıkarız.
‘Hayat, doğru cevapları olmayan bir sınav’ dır tüm insanlar için. Belki de bundandır ‘hiçlik hissi’ Nietzsche’nin. Ve belki de Breuer’ in hiçliği arayışıdır, Nietzsche uğruna tüm çabaları.
Sürükleyici ve akıcı bir dille, çoğu zaman Nietzsche ve Breuer ile yaşarsınız. Özellikle migren krizini adeta başınızda, gözlerinizde, midenizde hissedersiniz.
Bir nihilist olan Nietzsche’yle ‘olmayana ulaşmanın’ en keyifli yoludur Nietzsche Ağladığında.
Elimdeki kitap Ayrıntı yayınlarından çıkmış olup;
Liste Fiyatı: 24 TL dir
Çeviren: Aysun Babacan
Yayına Hazırlayan: Müge Karalom
Kapak Düzeni: Arslan Kahraman
Keyifli okumalar..
Unutmayın; hayat sayfalarda…
Henüz iki kitabı yayınlanmış, kimsenin tanımadığı, yalnız bir filozof. Karısı, vatanı ve toplumsal değerleri yok. Kafasında binlerce düşünce var ve çektiği acılar da bu düşünceleri doğurmaya çalışmaktan ileri gelir. Ve aslında tek istediği doğurmakken düşüncelerini bir kadın girer devreye. Toplumsal ve sosyal hayatımızda ‘gizli aktif’ olarak büyük etki yaratan kadın, burada da rolünü en üst seviyede oynamayı başarır. Tanınmamış filozofumuzu bir teşhis dehası olan Breuer ile tanıştırır.
Bir hasta-doktor ilişkisi zamanla beklide bir dostluğa dönüşecektir. Ve belki de ilk defa bir doktor, hastasıyla birlikte, kendisini de iyileştirecektir.
‘Ümit en büyük kötülüktür. Çünkü işkenceyi uzatır’ der Nietzsche ve zihnimiz ve duygularımız arasındaki ince bağ üzerinde gidip gelmemizi sağlar. Belki ümit etmeyi bırakırız.. Belki de karşı tez üretiriz. Öyle ya tüm yaptıklarımızı önce ümit etmezsek, nasıl başarabiliriz? Ve tüm bu ümitsizliğe rağmen ‘Benim günlerim yarından sonraki günler’ demeyi ihmal etmeyen Nietzsche'yle yeni bir yola çıkarız.
‘Hayat, doğru cevapları olmayan bir sınav’ dır tüm insanlar için. Belki de bundandır ‘hiçlik hissi’ Nietzsche’nin. Ve belki de Breuer’ in hiçliği arayışıdır, Nietzsche uğruna tüm çabaları.
Sürükleyici ve akıcı bir dille, çoğu zaman Nietzsche ve Breuer ile yaşarsınız. Özellikle migren krizini adeta başınızda, gözlerinizde, midenizde hissedersiniz.
Bir nihilist olan Nietzsche’yle ‘olmayana ulaşmanın’ en keyifli yoludur Nietzsche Ağladığında.
Elimdeki kitap Ayrıntı yayınlarından çıkmış olup;
Liste Fiyatı: 24 TL dir
Çeviren: Aysun Babacan
Yayına Hazırlayan: Müge Karalom
Kapak Düzeni: Arslan Kahraman
Keyifli okumalar..
Unutmayın; hayat sayfalarda…
EK: Film
Pinchas Perry’nin yönetmenliği üstlendiği, orijinal adı When Nietzsche Wept olan filme gelirsek…
Malumunuz dünkü yazımda da bahsettiğim gibi, korkarak izlemekteyim kitaplardan uyarlanmış filmleri.
Dün güzel bir izlenim bırakmıştı bende Uçurtma Avcısı. Sayın Froster’ın filmi ile benim filmim neredeyse aynıydı. Bugün Nietzsche Ağladığında’yı yazdıktan sonra bir de filmi izleyeyim, belki bunu da çok beğenirim dedim. Bu sefer biraz daha ümitli oturduğum filmin başından, yarısında, büyük keyifsizlik ve hayal kırıklığıyla kalktım ne yazık ki.
Özellikle Katheryn Winnick’i beğendiğim söylenemez. Ayrıca Ben Cross’da Breuer için fazla genç kaçmıştı. Winnick’in yerine Avustralya ve Diane Arbus’taki performanslarını da çok beğendiğim Nikole Kidman olabilirdi. Breuer’in Paul Giamatti tarafından oynandığını görmek de bir nebze olsun sevindirebilirdi beni. Breuer rolünü hak eden bir görünümü ve oyunculuğu vardır Giamatti’nin.
Velhasıl kelam filmi beğendiğim söylenemez. Ama kitap mutlaka okunmalı ve kitaplığınızın rafında bulunmalıdır.
Pinchas Perry’nin yönetmenliği üstlendiği, orijinal adı When Nietzsche Wept olan filme gelirsek…
Malumunuz dünkü yazımda da bahsettiğim gibi, korkarak izlemekteyim kitaplardan uyarlanmış filmleri.
Dün güzel bir izlenim bırakmıştı bende Uçurtma Avcısı. Sayın Froster’ın filmi ile benim filmim neredeyse aynıydı. Bugün Nietzsche Ağladığında’yı yazdıktan sonra bir de filmi izleyeyim, belki bunu da çok beğenirim dedim. Bu sefer biraz daha ümitli oturduğum filmin başından, yarısında, büyük keyifsizlik ve hayal kırıklığıyla kalktım ne yazık ki.
Özellikle Katheryn Winnick’i beğendiğim söylenemez. Ayrıca Ben Cross’da Breuer için fazla genç kaçmıştı. Winnick’in yerine Avustralya ve Diane Arbus’taki performanslarını da çok beğendiğim Nikole Kidman olabilirdi. Breuer’in Paul Giamatti tarafından oynandığını görmek de bir nebze olsun sevindirebilirdi beni. Breuer rolünü hak eden bir görünümü ve oyunculuğu vardır Giamatti’nin.
Velhasıl kelam filmi beğendiğim söylenemez. Ama kitap mutlaka okunmalı ve kitaplığınızın rafında bulunmalıdır.
8 yorum:
Her ne kadar farklı okuma tarzımız var ama, komşularım köşemde izlenmeye değersiniz. Saygılar
çok hoş bir blogun var VE senden öğrenceğim çok kitap var..
sevgilerimle...
ancelik-
Teşekkürler efendim. Saygılar.
''ÜMİT EN BÜYÜK KÖTÜLÜKTÜR''
Kitapta altını çizecek çok satır olsada kalın kalın çizdiğim tek satır!!
'...çünkü işkenceyi uzatır.'
Ben varken ölüm yok ölüm varken ben yokum...:) Blog harika olmuş takibe alıyorum dostum!:)
Teşekkür ederim.
Yorum Gönder